Yerzınga [Erzincan] Ovası boyunca uzanan Sebuh Dağ [Kara Dağ-Köhnem] sırasının uç kısmında, -Taranaği Kantonu’nun doğu sınırında- ve Yegeğiats Kantonu’nun sınırları içinde, yaklaşık 2000 metre yükseklikte kurulmuş olan Nisipli [Nusaybin] Surp Hagop Manastırı, Şoğagat Dağı’nın [Sibe Dağı] yamaçlarındaki kayalık bir çıkıntının üzerinde, Komer [***] denen mevkide, 39° 42’ Kuzey enlemi, 39° 19’ Doğu boylamında yer alır. Konumundan dolayı, Sebuh Dağı manastır ve inziva yerleri arasında sayılan manastır, modern dönemde, Yerzınga’dan Surp Lusaroviç Manastırı’na (bkz. no. 45) ve bu kutsal dağdaki diğer dinî mekânlara yapılan hac yolculuklarının ilk mola yeriydi.
Surp Hagop kadim bir mekândır ve eski metinlerde, soru işaretleri uyandıran Gabos adıyla anılıyor olması (bu adın, Surp Hagop’un efsanevi ikametine gönderme yapan, Gaipos -‘çukurda’- sözünden geldiği yorumu yapılmıştır), ilk başta Aziz Kalliopi ya da Aziz Polycarpos’a ithaf edildiğine delalet ediyor olabilir. Manastırın, 13. yüzyılın başından itibaren Surp Hagop adıyla anıldığı ise sabittir. Avak Vank’ın (Büyük Manastır) (bkz. no. 44) büyük başrahiplerinden Kevork Yerzıngatsi (Erzincanlı Kevork, ö. 1416), Gabos’ta da başrahiplik yapmış ve burada ders vermiştir. 1416 yılında Türkmenler tarafından yakılan manastır, çok geçmeden restore edilmiştir. 15. yüzyılın son yıllarında, Nerses’in epsikoposluk döneminde, komşu Avak Vank’ın rahiplerinden vartabed Hovhannes Hamşentsi (Hemşinli Hovhannes, ö. 1497), manastırının üniversitesini Surp Hagop’a taşıyarak ya da burada da üniversite faaliyetleri başlatarak öne çıkmıştır. Muhtemelen o yıllarda ya da 16. yüzyılın başlarında, başlattığı inşaat ve restorasyon çalışmalarıyla tanınan keşiş Krikor Darontsi’nin (Daronlu Krikor) çabaları sonucunda, Surp Hagop Kilisesi’nin güneyinde, Surp Sion’a ithaf edilen ikinci bir kilise inşa edilmiştir. Surp Hagop Manastırı, Osmanlı fethinden sonra canlılığını yitirmiştir. Keşiş Mağakya Tercantsi (Tercanlı Mağakya), 1520 ve 1530 yıllarında, Arak Vank ve Surp Lusaroviç manastırlarında (bkz. no. 44 ve 45) olduğu gibi burada da inşaat çalışmaları gerçekleştirmişse de, 1684 yılında, manastır kompleksini muhtemelen son kez restore ettiren kişi, ileride İstanbul ve Kudüs patrikliği yapacak olan Avedik Evdokiatsi (Tokatlı Avedik) olmuştur. Manastır daha sonra, Arak Vank ve Surp Lusaroviç’in de yönetimin üstlenmiş olan Prokhoronyants hanedanı tarafından idare edilmiştir. Hanedan mensupları, 19. yüzyılın son yirmi-otuz yılında ve 20. yüzyılın başında, yağmacıların saldırılarına hedef olan ve hayvancılıktan başka gelir kaynağı bulunmayan manastırda sürekli olarak ikamet etmiyorlardı.
Nisipli Surp Hagop Manastırı’nda şu yapılar yer almaktadır: iki adet serbest mesnedi ve nal şeklinde bir apsisi olan, bir kubbe kasnağına ve kubbeye sahip, içi oyma işi süslemelerle bezeli, kapalı haç planlı bir yapı olan ve yaklaşık 1420 yılında narteksiyle birlikte restore edilen, 1640 yılında (bir yazıta göre) ve 1684’te yeniden tadilattan geçirilen, çatısında küçük bir çan kulesi de bulunan Surp Hagop Kilisesi; 15. yüzyıldan itibaren metinlerde adı geçen, ama şüphesiz, daha sonraki yenileme çalışmalarının dışında tutulan Surp Sion Kilisesi; kuzeyinde ve kuzeydoğusunda vekilharç odasının ve iki katlı meskenlerin bulunduğu, 16. yüzyılda inşa edilmiş sağlam bir avlu duvarı. Manastırın bir de kütüphanesi vardı: Ana kilisede, Surp Hagop’un kutsal emanet sandıkları ile İsa’nın çarmıha gerilişini temsil eden eski bir nakış muhafaza ediliyordu. Surp Hagop Manastırı geniş otlaklara sahipti. Tam karşısında yer alan ve Haç Düzü (Türkçesi Hacin Düzü) olarak adlandırılan kayalık bir çıkıntının üzerine, büyük bir khaçkar dikiliydi.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından gaspedilen Surp Hagop ya da Gabos Manastırı metruk kalmıştır. 1980’li yıllarda, Surp Hagop Kilisesi’nin dışı hasarlı olsa da, içerideki süslemelerin büyük kısmı hâlâ iyi durumdaydı. Kilise bugün delik deşiktir. Narteks ve çatıdaki küçük çan kulesi yok olmuştur. Surp Sion Kilisesi’nin kalıntıları da yok olmuştur. Doğuda, avlu duvarı artık seçilebilir durumda değildir. Eklenti binalardan geriye yalnızca birkaç parça iz kalmıştır.
Ghazandjian, 1886, 24-25. Surménian, 1947, 97-98. Oskian, 1951, 66-82. Akinian, 1952, 574-581. Thierry, 2005, 117-121.