En çok saygı duyulan Kilise Babalarından biri olan İstanbul Episkoposu Aziz İoannis Hrisostomos’un (Surp Hovhan(nes) Vosgeperan, ö. 407) adı, Eudokia (ya da Dokia) –Yevtogia [Tokat]– şehriyle özdeşleşmiştir. Eudokia İmparatoriçesi tarafından Güneydoğu Toroslar’daki (Aladağlar) Cucusa’ya –Gogison [Göksun]– sürgüne gönderilen aziz, hayatını, Eudokia’ya uzak olmayan bir yerde, Küçük Ermenistan ile Pontus arasındaki sınırda bulunan Comana’da –Gomana [Gümenek]–, ikinci bir sürgün yolundayken kaybetmişti. Ermeni geleneğinde, Aziz Hovhannes Vosgeperan’a özel bir saygı beslenirdi; bununla bağlantılı olarak, Krikor Lusavoriç’e yazılmış bir methiyenin ve Evdokia yakınlarında, Bidzar [Bizeri, Akbelen] köyü civarında bulunan bir mezarın ona ait olduğu varsayılmıştır. Ardzruni kralı Senekerim Hovhannes’in (bkz. no 17 ve no. 70) 1021 yılında Sivas’a yerleşmesiyle, bu ibadethanenin etrafında bir Ermeni manastırı gelişmişti. Hovhan Vosgeperan adını taşıyan bu manastır, 20. yüzyıla kadar önemli bir hac yeri olarak işlev görmüştür, ancak doğal olarak, burada, kendi din adamları olan bir Rum şapeli de bulunuyordu. Her zaman büyük bir Ermeni nüfusa sahip olan Evdokia/Tokat'ın başepiskoposluğunun Hovhan Vosgeperan Manastırı’nda değil, başrahipleri genellikle episkopos rütbesi taşıyan Surp Hovagim – Surp Anna adlı bir başka manastırda kurulmuş olmasının nedeni de budur. Surp Hovagim – Surp Anna Manastırı, şehrin güneydoğusunda, Yaylacık Dağı’nın yamacında, Bisgen [Biskeni, Dereyaka] köyüne ve ortasından Yeşilırmak’ın aktığı Gazova’ya hâkim bir noktada, 40°16' derece Kuzey enlemi, 36°28' derece Doğu boylamında yer alır. Kuruluşunun, Ermenistan havarilerinin yanı sıra Aziz Andreas’a da atfedilmesi, ilk olarak bir Rum manastırı olduğunu düşündürmektedir.
Manastırın, 15. yüzyılda iyi işleyen ve gelişmiş bir kuruluş olduğu bilinmektedir. Burada muhafaza edilen, 1479 tarihli bir kapının üzerindeki kitabede, Başepiskopos Krikor’un, merhum Sis [Kozan] Katolikosu I. Garabed Evdokiatsi’nin (Tokatlı Garabed, 1446-1477) önayak olmasıyla manastırda yenileme çalışmaları yaptırdığı belirtilmişti. Kapı, Hagop Yerusağematsi (Kudüslü Hagop) adlı keşişin eseriydi. Manastırın Meryem Ana’nın babası Azize Hovagim’e ve annesi Azize Anna’ya ithaf edilmiş olması, yeni Kilikya katolikosları silsilesinin ilk halkası olan I. Garabed’in, kendi episkoposluk merkezi ile Sis’te bulunan ve Surp Anna’nın adının koruması altına alınmış olan patriklik manastırı arasındaki bağları güçlendirme arzusundan kaynaklanmış olabilir. Manastırın tarih defterinde, ayrıca, 1562-1564 arasında manastırında yıkımların yaşandığı belirtilir. Bununla birlikte, Rahip (Vartabed) Hagop Zeytuntsi’nin (Zeytunlu Hagop) başrahiplik görevinde bulunduğu 16. yüzyılın sonları - 17. yüzyılın başlarında, şair Istepannos Tokhatetsi, burayı faal bir manastır olarak nitelendirmiştir. Manastır, bir paşanın 1654 yılında verdiği yıkım emrine rağmen, 1673’te halen ayakta olduğu görülmektedir. 1720 yılında, ‘Şinoğ’ (inşa eden) adıyla tanınan Keşiş Mardiros (ö. 1721) tarafından bir kez daha restore edilmiş, ancak ne yazık ki, 1723 yılında, şehirdeki bir kilisenin yenilenmesi için izin çıkması üzerine yobazlar büyük bir öfkeyle kiliseyi yıkmış, ardından manastırı yağmalamış ve yapıları ateşe vermiştir.
1827 depreminin hemen ardından, 1828’de, Surp Hovagim – Surp Anna Manastırı baştan aşağı restore edilir. Bu çalışmayı yürüten Başepiskopos Kevork Zmurniatsi (İzmirli Kevork, ö. 1832) kiliseyi, konutları, avlu duvarlarını ve duvarların dışındaki binaları, yığma taş yöntemiyle yeniden inşa ettirmiştir. Rahip Kalust Boncukyan (1832-1833, 1838-1841, 1848-1861) bu çalışmayı devam ettirmiş, Kevork Zmurniatsi’nin mezarının üzerine kubbeli bir narteks inşa ettirerek kiliseyi büyütmüş, manastırın hidrolik sistemini genişletmiştir. Burada 1834 yılında açılan okul 1838 yılına kadar faaliyet göstermiş; ardından, 1848 yılında Episkopos Hagopos Seropyan bir okul kurmuştur. 1883 yılında ise, manastır bünyesinde bir ilahiyat okulu eğitim vermeye başlamıştır. İki dönem (1839-1840, 1848-1858) İstanbul Patrikliği görevini yürütmüş olan Hagopos Seropyan, öncelikle Surp Hovhannes Vosgeperan Manastırı’nın restorasyonunu başarıyla tamamlamış, buraya yeni bir kilise yaptırmıştır. Haleflerinden Mardiros Tokatetsi, dönem dönem Surp Hovagim – Surp Anna Manastırı’nın, dönem dönem de Surp Hovhannes Vosgeperan Manastırı’nın yöneticiliğini yapmıştır. Surp Hovagim – Surp Anna Manastırı’nın son başrahibi olan Nerses Mıgırdiçyan, 1915’te tehcirde ölmüştür.
Surp Hovagim Anna Manastırı’nda şu yapılar bulunur:
• 1828 yılında inşa edilmiş ve Meryem Ana’nın babası Surp Hovagim ile annesi Surp Anna’ya ithaf edilmiş, serbest mesnetleri olmayan, küçük kilise. Aynı yerde, daha önce, 1654 yılında yeniden inşa edilmiş, 1720 yılında ise restore edilmiş bir kilisenin bulunduğu bilinmektedir. Hatta, onun öncesinde de, aynı yerde, 1478 yılından önce yeniden inşa edilmiş ya da yenilenmiş, 1560’larda bir kez daha inşa edilmiş bir kilise vardı. Surp Hovagim Anna Kilisesi’nin sunağının üzerinde, kubbeleri ve çiçek desenleriyle dikkat çeken bir baldaken bulunuyordu. Bir tarafa Aziz Nikola’yı, diğer tarafa ise Aziz Hovhannes Vosgeperan’ı temsil eden birer resim yerleştirilmişti; bunlar, 1897 yılında manastıra yapılan bir saldırıda parçalanmıştır.
• Kilisenin ön tarafına, 1838-1839’da inşa edilmiş, içinde kurucu başrahipler Kevork Zmurniatsi ve Kalust Boncukyan’ın mezarlarının bulunduğu, iki kubbeli bir narteks;
• Kuzey ve batı taraflarında birer kapının, kapılarının yanında, doğu tarafında keşişler ve hacılar için inşa edilmiş iki katlı ahşap evlerin, güney tarafında episkoposluk binasının, kuzey tarafında okul, yemekhane, mutfaklar ve kilerlerin, kuzeydoğu köşesinde ise ahşap bir çan kulesinin bulunduğu; çevrelediği alanda bir çeşmenin de yer aldığı; 1720’de ve 1828’de restore edilmiş avlu duvarları;
• Kuzey kapısının yanında, çiftlik binaları ve bir değirmen ile, değirmenin yukarısında bir ağıl;
• 1645 yılında yıkılmış olan Surp Nigoğayos Kilisesi’nden getirilmiş, 1468 ve 1314 tarihli iki mezar taşının da görülebildiği bir mezarlık.
Manastırın ekilebilir arazileri, meraları ve şehirde dükkânları vardı.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Surp Hovhannes – Surp Anna Manastırı gaspedilmiş, manastırın arazileri askerî kamp haline getirilmiştir. Bugün, bu alanın bir bölümünde bir hastane merkezi yer almaktadır. Eski binaların kısmen muhafaza edilmiş olduğu sanılmaktadır.
Alboyadjian, 1952, 730-738. Akinian, 1961, 963-964. Oskian, 1962, [viii], 10-2. Aznavorian, 1978, 33-51. Gulessérian, 1990, 49. Dzovagan, 1993, 281-284.